Aksa’nın Sesi Heyeti ile Görüşmesi Sırasında Dini Merci Yakubî: Düşmanlarla Yüzleşmenin Tüm Arenalarında İslamî Seçeneğin Alternatifi Yoktur.

| |defa okundu : 501
Aksa’nın Sesi Heyeti ile Görüşmesi Sırasında Dini Merci Yakubî: Düşmanlarla Yüzleşmenin Tüm Arenalarında İslamî Seçeneğin Alternatifi Yoktur.
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

Allah’ın Adıyla

Aksa’nın Sesi Heyeti ile Görüşmesi Sırasında Dini Merci Yakubî: Düşmanlarla Yüzleşmenin Tüm Arenalarında İslamî Seçeneğin Alternatifi Yoktur.

Muhterem dinî mercî Şeyh Muhammed Yakubî (gölgesi esirgenmesin), Necef-i Eşref’teki ofisinde[1] İmam Hüseyin'i (a.s) ziyarete gelenlerin yolları üzerinde onlara hizmet vermek için çadır kurarak müminleri, Kudüs'ün hatırasını yaşatmaya ve gasp edilen toprakları geri alana dek cihat ateşini canlı tutmaya teşvik eden Filistin, Suriye ve Lübnanlı Şii ve Sünni gruplardan oluşan bir grup mücahit din aliminden müteşekkil Aksanın Sesi heyetini kabul etti. Kabulde katılımcılar bu girişimin amaçlarını tanımladıktan ve Filistin halkının acılarını ve sabrını anlattıktan sonra, muhterem Dinî Mercî (gölgesi esirgenmesin) konuşmasına gelen heyeti selamlayarak başladı. Hazretleri (gölgesi esirgenmesin) misafir heyete konuk oldukları mekânın değeri hakkında bilgi vererek bu mekânın İslam'ın ebedi fetihlerinde Yahudilerin entrikalarını ve düzenbazlıklarını bastıran Müminlerin Emiri Hz. Ali’ye (a.s) ait olduğunu, sahip olduğu fazileti ve bu ağırlamaya mazhar olmanın Cenab-ı Hakk'ın lütfundan olduğuna işaret etti. Bu ziyaretin özellikle de cihat, direniş ve zulme baş kaldırmanın sembolü, devrimcilerin ve insanı özgürlüğe çağıranların en iyi örneği Hüseyinî kıyamın yıldönümünde olmasının daha da anlamlı olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

Kuşkusuz Mescid-i Aksa, ilk kıble ve üç haremden biri olarak ta Sadr-ı İslam’dan bu yana Müslümanların kalbinde özel bir yere sahiptir. Doğrusu Necef-i Eşref’teki dinî mercilik makamları ta başından beri Filistin davasına büyük bir önem vermekteydi. Bu bağlamada dinî mercî ve büyük alim merhum Şeyh Muhammed Hüseyin Al Kaşifu’l Gita (kuddise sırruhu), 1917'de Balfour Deklarasyonu'ndan sonra Yahudilerin Filistin topraklarına göçünün başlaması üzerine 1931 (1350h) yılında Kudüs’te düzenlenen İslam Konferansına bizzat katılmıştır.

Hazretleri, Necef'teki dinî otoritenin,[2] 1969'da Mescid-i Aksa’nın yakılması üzerine Siyonist işgalcilere karşı başlatılan gerilla eylemlerine ve yapılan cihattan etkileşim halinde olduğunu ve ona destek çıktığını söyledi. O dönem Necef’teki en yüksek dinî otorite olan Seyit Muhsin al-Hekim (kuddise sırruhu) yapılan bu kıyam ve çıkışı tebrik ettiğini ve destekçileri tarafından dini otoriteye bağışlanan şer’i malların bu eylemlere harcanmasına izin verdiğini dile getirdi. Dinî otoritenin düşmanla karşı karşıya gelmede her zaman İslam inancı seçeneğinin tercih edilmesi çağrısında bulunduğunu, zira karşıdaki düşmanın da taşıdığı inanca dayanarak savaştığını ve onun için fedakârlık yapmakta olduğunu bu yüzden de kendisine bir inançla karşılık verilmesi gerektiğini ifade etti. Ama maalesef hâkim olan sistem, inandığı ajandalar ve harekete giriştiği motivasyonlar sonucunda, İslam inancıyla ilişkili olmadığı için fedakârlık yapmaya yeterli bir motivasyona sahip olmayan Arap kavmiyetçiliği sloganlarını atmaya başladı. Böylece tüm Müslüman halkları Filistin davasından uzaklaştırmak istediler. Böylece Filistin davasının Müslümanları ilgilendirmediğine ve tamamen Arapların davası olduğuna inandırmaya çalıştılar diye de ekledi.

Hazretleri, mücahitlerin 1987 yılında İslam inancı seçeneğini seçip İslamî mücadeleyi başlatmalarıyla birlikte var olan dengelerin değiştiğine ve gücüne güç kattığına değinerek bunun da yüce Allah’ın şu ayette buyurduğunun neticesi olduğunu dile getirdi. Zira yüce Allah şöyle buyuruyor:

 Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa inkâr edenlerden iki yüz kişiyi yener, sizden yüz kişi olursa bin kişiyi yener.[3]

Yüce Allah bu durumu ayetin son kısmında şöyle gerekçelendirmektedir:

 Çünkü onlar yaptıklarının bilincinde olmayan bir topluluktur.[4]

Hazretleri, yüce Allah’ın lütufları vesilesiyle dengenin direnişçi mücahitlerin lehine güçlü bir şekilde değiştiğine işaret ederek daha önce Siyonist düşmanlara taşlarla saldırıp çıplak göğüslerini düşman kurşunlarına siper ederlerken şimdi ise son olarak Kudüs Kılıcı operasyonunda olduğu gibi binlerce füzeyi düşmanlarının başına yağdırabiliyor ve Siyonist işgalcilerin şehirlerini felç edebiliyorlar diye konuştu.

Toplantı bitiminde konuk heyet, Necef’teki dini otoritenin Filistin davasının bir destekçisi ve ona yardım edenlerin başında gelenlerden biri olduğunu ve her zaman öyle kalacaklarına dair umutları yeniden canlandıran muhterem dinî mercî Şeyh Muhammed Yakubî hazretleri ile tanışmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade etti.

  



[1]. Buluşma tarihi, 20. 09. 2021 tarihine denk gelen Hicri 12 Sefer 1443 Pazartesi günü. 

[2]. Muhterem dinî mercî Yakubî’nin Filistin meselesi hakkındaki tutumları ile alakalı birçok destekleyici çıkış yapılmıştır. Bunlardan bazılarını aşağıda getiriyoruz:

a)       Olayların Felsefesine Bir Bakış adlı kitap. Bu kitap dinî mercî Yakubî ile hocası Şehit Sadr arasında geçen yüzyılın seksenlerinde gerçekleşen mektuplaşmalardan derlenmiştir.

b)       Şeyh Ahmet Yasin’e övgüler

c)       Dünya Kudüs günü vesilesiyle yaptığı konuşma

Hepsi Necef-i Eşref’in Gönlünde Filistin ve Kudüs adlı bir kitapçıkta bir araya getirilmiştir.   

[3]. Enfal, 65.

[4].  Enfal, 65.