Kur’an, Toplumsal Hastalıklarımızın Devası

| |defa okundu : 398
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

Kur’an, Toplumsal Hastalıklarımızın Devası

Kur'an'ın, insanlığın mübtela olduğu hastalıkları tedavi etme ve mükemmellik basamaklarını bir bir katederek ilerletme, yetenek ve kabiliyetinden faydalanmaya çalışmalıyız. Şüphesiz Kur'an, diriliş gününe kadar kalıcı, vahyedilen ve verimli  bir kitaptır. Kalıcılığının kanıtı ise, hastalığı teşhis etme ve her topluma, her zamana ve her mekana uygun tedaviyi sunmasıdır. Tek yapmamız gereken, Kur’an'ın potansiyelinin farkına varmak , sosyal ve bireysel hastalık ve problemlerimizin ilacını onda aramak olacaktır.

Ümmet ayrışma ve tefrikaya mübtela olduğunda, tedavisi yüce Allah’ın şu buyruğudur:  [وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ]  Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.[1] Tabi hadis-i şerifte belirtiğine göre Allah’ın ipi olan Kur’an ve Ehlibeyt’i (a.s) tanıdıktan sonra.

Ümmet, korku ve kaygı hastalığına kapıldığında, dermanları yüce Allah’ın şu buyruğudur: [أَيْنَمَا تَكُونُواْ يُدْرِككُّمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِي بُرُوجٍ مُّشَيَّدَةٍ] Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır.[2] [قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فإنه مُلاقِيكُمْ] De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır.”[3]

Toplum bela, müsibet ve problemlerle karşı karşıya geldiğinde, şifası yüce Allah’ın şu kelamıdır: [أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللّهِ أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ] Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.[4]

Eziklik ve umutsuzluk duygusuna kapıldıklarında tek çareleri yüce Allah’ın şu sözüdür: [وَلاَ تَيْأَسُواْ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِنَّهُ لاَ يَيْأَسُ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ] Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”[5] [وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ] Dedi ki: “Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?[6] [إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الأَشْهَادُ] Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.[7]

Sapkınlığın sorumluluğunu başkasına veya zamana yüklediğimizde, yüce Allah’ın şu buyruklarını okumamız elzemdir: [وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ] Sana ne kötülük gelirse kendindendir.[8] [إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ] Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.[9] [وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّهُ وَلَكِنْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ] Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.[10]

Eğer  insanlar rasyonel, düşünceli ve basiretli davranmayıp sayısal çokluğun oluşturduğu çoğulculuğa uyup lisan-ı halleriye çoğunluk nerede sen orada diyorlarsa, Kur’an onlara şöyle yanıt verecektir: [وَمَا أكثر النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنِينَ] Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.[11] [وَإِن تُطِعْ أكثر مَن فِي الأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللّهِ إِن يَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَخْرُصُونَ] Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.[12] [وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللّهِ إِلاَّ وَهُم مُّشْرِكُونَ] Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.[13]

Kur'ân'ın tedavi ettiği sosyal hastalıklardan biri de söylenti-dedikodu[14] hastalığıdır. Doğrusu bu hastalık, toplumu ayıran, varlığını tehlikeye sokan ve düşüncelerini karıştıran ölümcül bir hastalıktır. Kur’an söz konusu hastalık ve onun tedavisiyle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

[وَإِذَا جَاءهُمْ أَمْرٌ مِّنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُواْ بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُوْلِي الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لاَتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلاَّ قَلِيلاً]

Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.[15] Evet, Kur’an bu ve buna benzer birçok kronik hastalıklarımızı tedavi ediyor.



[1]. Ali İmran, 103. 

[2]. Nisa, 78. 

[3]. Cumua, 8. 

[4]. Bakara, 214. 

[5]. Yusuf, 87. 

[6]. Hicr, 56. 

[7]. Mümin, 51. 

[8]. Nisa, 79. 

[9]. Ra’d, 11. 

[10]. Ali İmran, 117. 

[11]. Yusuf, 103. 

[12]. En’am, 116. 

[13]. Yusuf, 106. 

[14].  Temiz Bir Topluma Doğru serisinin bir parçası olarak bu konuyla ilgili bir kitapçık yayınlandı.

[15]. Nisa, 83.