Nur
Nur
[قَدْ جَاءكُم مِّنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ، يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ]
Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.[1]
O bir ışıktır, çünkü ilkin inanan kişinin kalbinde parlar, onu günahların kir ve pasaklarından arındırır ve gönül sayfasını netleştirip şeffaflaştırır, böylece onu, hakikatin tezahür etmesine hazırlar. O, ümmet ve toplumun mutluluğunu garanti eden sisteme yönlendiren bir ışık ve nurdur.
Kur'an’ın latif ifadelerinden biri de, nur sözcüğünü tekil kullanması, karanlıklar sözcüğünü ise çoğul bir biçimde getirmesidir. Çünkü her ne kadar hak ve hakikatin farklı hat ve örnekleri olsa da yolu birdir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: هدِنَا الصِّرَاطَ] [المُستَقِيمَ Bizi doğru yola ilet.[2] Halbuki karanlıklar ve insanı yüce Allah tebareke ve tealadan uzaklaştıran tanrılar çoktur.
Kur'ân'ın etki ve bereketlerinden biri de, yüce Allah’ın rızasına tabi olanları barış ve esenlik yollarında hidayet etmesidir. İlk verilen esenlik ve barış, ruhun esenliği, kalbin sükuneti ve aklın berraklığıdır: [أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ] Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.[3] Daha sonra İslam temelleri ve Kur’an öğretileri üzerine kurulan aileye verilen huzur ve esenliktir:
[وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ]
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.[4]
Ve daha sonra da İslam ahlakıyla ahlaklanan toplum bireyleri arasına konulan barış ve esenliktir: [فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً] İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.[5] [مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ] Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler.[6] [وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ] Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler.[7]
[1]. Maide, 15-16.
[2]. Fatiha, 6.
[3]. Rad, 28.
[4]. Rum, 21.
[5]. Ali İmran, 103.
[6]. Fetih, 29.
[7]. Haşr, 9.