Zikr/Hatırla(t)ma

| |defa okundu : 389
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

Zikr/Hatırla(t)ma

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

[وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فإن لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً]

“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır.”[1]

Doğrusu bu dara düşme olayı, yüce Allah tebareke ve tealanın zikrinden yüz çeviren, O’nunla olan irtibatını kesen ve Kur’an-ı Kerim’den uzak bir yaşantı içerisinde olan herkesin duçar olduğu/olacağı bir gerçektir. Evet, bu tür kimseler sıkıntı, mutsuzluk ve acı içinde olur, çünkü kendisini, yüce Allah’ın geniş rahmetinden mahrum bırakmış ve hiçbir sınır tanımayan tutkulara, açgözlülüğe ve arzulara av olmuştur.  O, ölüm korkusundan tirtir titremektedir, bu yüzden de tek endişesi olan dünyayı kaybettiği gibi ahirette de hiçbir nasibi olmayacaktır. Elindekini kaybetmemek  için hırsla ve özenle çabalamakta, kendisine eziyet vererek yormakta ama nefes nefese bir seraba koşan kimse misali hayal kırıklığı yaşmakta, mutluluğuna vesile olacağını sandığı hiçbir şey gerçekleşmeyince ve herşeyin sadece bir halüsilasyondan ibaret olduğunu anlayınca hemen bir başkasına koşarak dönüp dolaşmaktadır. Örneğin; mutluluğu mal ve parada arar, milyarlarca servet toplar ama arzuladığı mutluluğa ulaşmaz, mutluluğu lüks ve müreffeh ev ve binalarda arar, bu yüzden de hiçbir gözün görmediği gökdelenler inşa eder ama aradığı mutluluğu elde etmez, heves ettiği mutluluğun kadınlarda olduğunu hayal eder ve onlardan dilediğinden, dilediği şekilde istifade eder ama tam o sırada kendini bir çıkmazın eşiğinde bulur! Böylece yüce Allah’ın şu kavlinin misali olur: [فَلَمَّآ رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي] Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi.  Burada aydan kasıt maldır. Onu, rabbi sandı ve ona mutluluğunu vereceği hevesine kapıldı. Ama: [فَلَمَّا أَفَلَ] Ay da batınca, böylece arzuladığı mutluluk yok olunca: [قَالَ لا أُحِبُّ الآفِلِينَ] “Ben öyle batanları sevmem” dedi. Daha sonra [فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً] Güneşi doğarken görünce de, burada güneş, diğer dünyevi şeylerden kinayedir: [قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَآ أَكْبَرُ] “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. Evet, bana mutluluğumu ve gönül huzurunu verecek yegane şey budur, çünkü bu: [هَذَآ أَكْبَرُ]Bu daha büyük”!

Daha etkili ve daha görkemlidir! Fakat [فَلَمَّا أَفَلَ] batınca ve mutluluğu temin etmede başarısız olunca bu yeni rabb, yine: [قَالَ لا أُحِبُّ الآفِلِينَ] “Ben öyle batanları sevmem” dedi.[2] Bırakın başkalarına zararlı veya yararlı olmalarına bizatihi kendilerine bile zararları ve yararları olmayan bu eksik ve kusurlu rabblerdir. Bu durumda eğer kişi hakkı arama konusunda halis bir niyete sahip ise, kendisine hidayet verilir ve müminlerin söylediği şu sözü söyler:

[قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ، إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ]

“Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” dedi.[3] Ama eğer hakkı aramada halis bir niyete sahip değilse, bu durumda kedisine şakavet ve bedbahtlık yazılır ve yanıtı şöyle olur:

[وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاء حَتَّى إذا جَاءهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِندَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ واللهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ]

İnkâr edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah’ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah, hesabı çabuk görendir.[4]

Böylece, her an kendisini öğütüp yok edecek ölüm çekici ile şevk ve hırs örsü arasındaki sefalet, sıkıntı ve darlıkda bocalanır gider: [وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيَاةٍ] Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün.[5] Ve görüyorsunuz ki intiharların en çok yaşandığı ülkeler, ekonomik açıdan refah içinde olup doyuma ulaşmış ülkelerdir. Kaynağı ise, ruhsal boşluktan dolayı yaşadıkları sıkıntı ve ızdıraptır.



[1]. Taha, 124.

[2]. En’am, 76-78.

[3]. En’am, 78-79.

[4]. Nur, 39. 

[5]. Bakara, 96.