KUR’AN KENDİSİNİ NİTELEMEKTE

| |defa okundu : 442
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

KUR’AN KENDİSİNİ NİTELEMEKTE

Ama bundan da daha önemli olan şey, kendisini tanımamız için bizzat Kur'an-ı Kerim'in, kendisini nitelendirdiği bazı ayetleri aktarmak istiyorum. Çünkü O, bunu en iyi bilen ve bunu dile getirenlerin en iyisidir. Bu ayetler arasında bu kitabın büyük değerini, etkilerinin ve bereketlerinin büyüklüğünü ifade eden ayetler bulunmaktadır:

1) [هَذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ]

Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.[1]

2) [إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ]

(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin.[2]

3) [يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُم بُرْهَانٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُوراً مُّبِينًا، فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَاعْتَصَمُواْ بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِّنْهُ وَفَضْلٍ وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطاً مُّسْتَقِيماً]

Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik. Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.[3]

4) [قَدْ جَاءكُم مِّنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ، يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ]

Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.[4]

5) [وَلَوْ أَنَّهُمْ أَقَامُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيهِم مِّن رَّبِّهِمْ لأكَلُواْ مِن فَوْقِهِمْ وَمِن تَحْتِ أَرْجُلِهِم]

Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi.[5]

6) [قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ]

De ki: “Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.”[6]

7) [مَّا فَرَّطْنَا فِي الكِتَابِ مِن شَيْء]

Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.[7]

8) [وَهَذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ]

İşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden...[8]

9) [وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ]

Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.[9]

10)                   [يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ]

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.[10]

11)                   [إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا]

Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.[11]

12)                   [اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ]

Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.[12]

13)                   [وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ، لا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ]

Kur’an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır. Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.[13]

14)                   [اللَّهُ الَّذِي أَنزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ]

Allah, hak olarak Kitab’ı ve mizanı indirendir.[14]

15)                   [وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ]

Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz’da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.[15]

16)                   [وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ]

Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.[16]

17)                   [فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِي أُوحِيَ إِلَيْكَ إِنَّكَ عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ، وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ]

Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin. Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.[17]

18)                   [هَذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمِ يُوقِنُونَ]

Bu Kur’an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum için de bir hidayet ve bir rahmettir.[18]

19)                   [أَفَلا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا]

Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?[19]

20)                   [ق وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ]

Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki…[20]

21)                   [وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ]

Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?[21]

22)                   [إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ، فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ، لا يَمَسُّهُ إِلا الْمُطَهَّرُونَ]

O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.[22]

23)                   [أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ]

İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.[23]

24)                   [لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعاً مُّتَصَدِّعاً مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ]

Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.[24]

25)                   [وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً، إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلاً ثَقِيلاً]

Yahut buna biraz ekle. Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku. Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.[25]

26)                   [بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ، فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ]

Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur’an’dır. O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır.[26]

27)                   [إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ، وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ]

Şüphesiz o Kur’an, hak ile batılı ayırd eden bir sözdür. O, boş bir söz değildir.[27]

28)                   [الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا، قَيِّماً لِّيُنذِرَ بَأْساً شَدِيداً مِن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ]

Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur. (Allah onu), katından gelecek şiddetli bir azap ile (inanmayanları) uyarmak, salih ameller işleyen mü’minleri, içlerinde ebedî olarak kalacakları güzel bir mükâfat (cennet) ile müjdelemek...[28]

29)                   [وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدىً وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ]

Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.[29]

30)                   [وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فإن لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى]

“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.”[30]

Bunlar, Kur'an'ın kendileriyle nitelendiği güzel özelliklerden ve iyi etkilerden bazılarını temsil etmektedir. Evet, O, Mübarek, Aziz, Kerim ve Mecid bir kitaptır. O, bir açıklama, bir kılavuz, bir öğüt, bir rahmet, bir şifa, bir hatırla(t)ma ve bir ışıktır. O, insanlar arasında hüküm vermek, müminleri yüce Allah’ın rahmet ve lütfuna gark etmek ve onları dosdoğru olan yola hidayet etmek için hak ile inmiştir. O, yüce, hikmet sahibi, insanların kalp gözünü açan delil, ağır bir söz, hak ile batılı ayırd eden bir söz olup boş bir söz değildir. İşte bundan ötürü O, - yani, bu terimlerin kendilerine birer kap kılındığı hakikatler ki; bu hakikatleri ve derin anlamları zihinlere yakınlaştırmak için istifade edilen örnekler gibidir - ancak günahlardan, isyan etmekten, kötülüklerden arınmış, kalp aynaları bütün kirlerden temizlenmiş, Levh-i Mahfuz sayfasını berrak ve pürüzsüz bir şekilde tam olarak yansıtabilen tertemiz olanların dokunabildiği ve O’nun gerçek hakikatlerini tam anlamlarıyla kavrayabildiği korunmuş bir kitapta ve muhafaza edilmiş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır. Diğerleri ise sadece kendilerine verilen mükemmellik ölçüsü dışında bu hakikatleri taşımaya layık değillerdir.

[أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا]

O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı.[31]

İnsanlara O’nun üzerinde düşünmeleri, okumaları, O’na bağlı kalmaları ve O’na kulak vermeleri emredildi.  Doğrusu eğer O, yüce Allah’ın indinden olmasaydı, O’nda çok fazla çelişki ve ihtilaflar bulacaklardı. Öyleyse eğer O’nu gereğince uygulasalar ve O’na sımsıkı tutunsalar, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyecek, kalpleri korku ve haşyet ile dolup yumuşayacak ve ilahi feyizleri hak edeceklerdir. Ama eğer O’ndan yüz çevirirlerse, dar ve çetin bir hayata mübtela olacak, şeytanın dostları haline gelinceye kadar şeytan onları kandırıp saptıracak, kalpleri katılaşacak; taş gibi, hatta daha katı olacak. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Ama Kur’an’dan ve yüce Allah’ın zikrinden uzak olan bu kalpler, içinde hiçbir şeyin akmadığı ve ilim ırmağından tek bir damla  marifetin olmadığı kapkatı kalplerdir:

[وَتِلْكَ الأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ]

İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.[32]



[1]. Ali İmran, 138.

[2]. Nisa, 105. 

[3]. Nisa, 174-175.

[4]. Maide, 15-16. 

[5]. Maide, 66.

[6]. Maide, 68. 

[7]. En’am, 38. 

[8]. En’am, 92. 

[9]. A’raf, 204. 

[10]. Yunus, 57. 

[11]. İsra, 9-10. 

[12]. Zümer, 23. 

[13]. Fussilet, 41-42. 

[14]. Şura, 17. 

[15]. Zuhruf, 4. 

[16]. Zuhruf, 36.

[17]. Zuhruf, 43-44. 

[18]. Casiye, 20. 

[19]. Muhammed, 24.

[20]. Kaf, 1. 

[21]. Kamer, 40. 

[22]. Vakıa, 77-79. 

[23]. Hadid, 16. 

[24]. Haşr, 21. 

[25]. Müzzemmil, 4-5. 

[26]. Buruc, 21-22. 

[27]. Tarık, 13-14.

[28]. Kehf, 1-2. 

[29]. Nahl, 89. 

[30]. Taha, 124. 

[31]. Ra’d, 17.

[32]. Haşr, 21.