Kur’an’a Önem Vermeyi Gerektiren Nedenler

| |defa okundu : 438
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

Kur’an’a Önem Vermeyi Gerektiren Nedenler

Şimdiye değin aktardıklamızdan anlaşıldığı gibi Kur’an-ı Kerim’e önem vermenin birden fazla nedeni vardır. Şimdi ise ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde duyduklarınıza ek olarak yeni bazı nedenleri hulasa bir şekilde sunmaya çalışacağım:

1-     Bazı hadis-i şeriflerde de bahsedildiği gibi, beşerin zihinsel, sosyal, ruhsal ve hatta fiziksel hastalıklarını iyileştirmede yüksek başarı ve yetkin bir ilaçtır.

2-     Bu dünyada ve ahirette mükemmellik arayışı ve sonsuz mutluluğun peşinde koşanların – doğrusu bunlar tüm amaçların nihai amacı ve hedeflerin asıl hedefidir – kendisinden, onun hidayeti ile yol bulmaktan ve gösterdiği hedefe doğru ilerlemekten istiğna edememesi. Evet, insanın Kur'ân’dan istifade etmesi arttıkça, yetkinliği ve üstünlüğü de artar.

3-     Kur’an’a önem verme, Allah Resulü’ne (Allah ona ve Al’ine salat eylesin) ve onun mukerrem Ehlibeyti’ne (Allah onlara selam eylesin) iktida etme ve onları örnek alma demektir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

[لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً]

Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.[1]

4-      Şüphesiz Kur'an, mutlak sevgilinin mesajıdır. İnsan, sevgilisinin mesajını tekrar tekrar okumaktan, bol bol ona bakmaktan ve onun anlamı hakkında derin derin düşünüp yorumlamaktan sıkılmaz. Muhabbet ve sevginin bütün sebeplerini kendisinde topladığı için Yüce Allah tebareke ve teala hakiki mahbup ve sevgilidir,  zira; muhabbet ve sevgi, ya sevgilinin mükemmelliği ve güzelliğindendir ki; bütün kemal sıfatlar ve Esma-i Hüsna, yüce Allah tebareke ve tealada toplanmıştır, veya kendisinden fazilet ve güzelliğin sudur edip feveran etmesindedir ki;  yüce Allah isyankar kulları da dahil bütün kullarının, karşılıksız ve dahi hak edip etmediklerine bakmazsızın yegane nimet vericisi, fazilet bahşedicisi ve minnet edicisidir. Çünkü O:  [وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَةَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا] Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız.[2]  Evet, bu minvalde İmam Sadık’tan (Allah’ın selamı üzerine olsun) şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

 القرآن عهد الله إلى خلقه فقد ينبغي للمرء المسلم أن ينظر في عهده وان يقرأ منه كل يوم خمسين آية

“Kur’an, yüce Allah’ın, kulları ile arasındaki bir ahittir. Müslüman kimsenin, verdiği bu ahde değer vermesi ve her gün Kur’an’dan elli ayet okuması gerekir.”[3] 

5-     Daha sonra hadis-i şerifelerde de değineceğimiz üzere Kur’an’ı okuyanlara ve ayetleri hakkında düşünenlere verilen sınırsız büyük sevap ve muazzam ecir.

6-       Kur'an, her zaman ve her yere uyumlu olan diri ve ebedi bir kitap olduğu için, çözüme kavuşturduğu durumlar ve karşılaştığı problemler dahi belirli bir zamana özgü değildir. Bu nedenle sürekli yenilenen problemlere ve ortaya çıkan yeni durumlara kalıcı çözümler bulmak için Kur’an’dan istifade edilmektedir. İlkel ve modern cehalet arasındaki karşılaştırma düşüncesi gibi ilerideki birçok konu bağlamında bu duruma işaret edeceğiz inşaallah. Haris-i Avar’dan nakledilen şu rivayet bu bağlamdadır. Der ki:

دخلت المسجد فإذا أناس يخوضون في أحاديث فدخلت على علي فقلت: ألا ترى أن أناساً يخوضون في الأحاديث في المسجد؟ فقال: قد فعلوها؟ قلت: نعم، قال: أما إني قد سمعت رسول الله صلى الله عليه وآله وسلم يقول: ستكون فتن، قلت: وما المخرج منها؟ قال: كتاب الله، كتاب الله فيه نبأ ما قبلكم وخبر ما بعدكم، وحكم ما بينكم. هو الفصل ليس بالهزل، هو الذي من تركه من جبار قصمه الله، ومن ابتغى الهدى في غيره أضله الله، فهو حبل الله المتين، وهو الذكر الحكيم، وهو الصراط المستقيم...

“Mescide girdim ve insanların kendi aralarında konuşmaya daldıklarını gördüm. Bunun üzerine Hz. Ali’nin (a.s) yanına vardım ve dedim ki: Bazı insanların mescitte konuşmaya daldıklarını görmez misin? Dedi ki: ‘Öyle mi yapıyorlar?’ Dedim ki: evet. Dedi ki: ‘Doğrusu ben Allah Resulü’nün (Allah ona ve Al’ine salat eylesin) şöyle buyurduğunu duydum: İleride fitneler meydana çıkacak. Dedim ki: onlardan kurtulmanın yolu nedir? Buyurdu ki: Allah’ın kitabı. Çünkü sizden öncekilerin başına gelen haberler, sizden sonrakilerin yaşayacakları ile ilgili gerçek mesajlar ve aranızda cereyan eden bütün meselelerin hükümleri Allah’ın kitabında mevcuttur. Doğrusu Kur’an, hakkı batıldan ayırandır, oyun ve eğlence değildir. Öyle ki; Yüce Allah, Kur’an’ı, büyüklük taslayarak terk edeni perişan eder ve Kur’an dışında başka şeylerde hidayet arayanları da dalalete duçar eder. Kur’an, Yüce Allah’ın sapasağlam ipi, hikmetli bir zikir (hatırlatıcı) ve dosdoğru yol olan sirate’l-mustakimdir...’ .”[4]

7-     Bilgi, ilim, maarif, bilim ve onlarda biriken sırları öğrenme. Hıbru'l-Umme (ümmetin bilgesi) ve Tercumanu'l-Kur’an (Kur'an'ın tercümanı)  Abdullah b. Abbas’ın: “Benim ilmim ve Allah Resulü’nün (Allah ona ve Al’ine salat eylesin) bütün Sahabelerinin ilmi, Ali’nin (Allah’ın selamı üzerine olsun) ilmi yanında, denizden bir katre bile değildir. Ben de, tıpkı Ali’ye (Allah’ın selamı üzerine olsun) kendi ilmi hakkında; ‘acaba vahiyle ilgili sizin yanınızda bir bilgi var mı?’ diye sorulunca; ‘لا والذي فلق الحبة وبرأ النسمة إلا أن يعطي الله عبداً فهماً في كتابه (Tohumu yaran ve havayı temizleyen Allah’a yemin olsun ki hayır, ancak Yüce Allah’ın bir kuluna kendi kitabından bir kavrama vermesi hariç!)’ diyen Ali gibi derim.”[5] şeklinde nitelendirdiği Müminlerin Emiri (Allah’ın selamı üzerine olsun) de bunu açıkça ifade etmektedir.

Bu kitapta gerçek inançlar, güzel ahlak, bilge yasalar, retorik nükteler ve her ihtiyaca lebbeyk deyip karşılayan güzel açıklamalar bulunmaktadır. Kur’an, yaratılış sırlarını, insan bedeninde, evrende ve doğada bulunan ilginçlikleri  ve kaşiflerin akıllarının ulaşamadığı harikaları içerir. Bu, Kur’an'ın hatalara ve eksikliklere sahip olduğu ve söz konusu hata ve ekesiklerin kendisine yansıtılabileceği bir fizik, kimya, astronomi veya tıp kitabı olduğu anlamına gelmez, aksine Kur’an-ı Kerim amacına ulaşmak için tüm araçları kullanan bir rehberlik ve reform kitabı olduğunu gösterir. Evet, tüm bu bilimler bu amaca ulaşmaya hizmet eder ve onları amaçlarına ulaştıracak miktarı Kur’an’dan alırlar.

8-     Yukarıda zikrettiğimiz ve üç şeyin şikayette bulunduğunu ifade eden hadis-i şerifte ifade edildiği üzere terk edildiğinde Kur'an'ın şikayet ettikleri kişilerin listesinde olmama. Bilinmesi gerekir ki; Kur’an’ın yapacağı şikayet, yüce Allah tebareke ve teala tarafından red edilmez. Evet, Kur’an, hadis-i şerfte “Hem araya giren (hasım) hem tasdik edilendir...” yani; O, doğrulanan ve kendisine hak verilen bir hasımdır. Kuşkusuz Kur’an’ın Allah Resulü’nün (s.a.a) dilinden zikrederek buyurduğu: [وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي} {اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُوراً] Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.  gerçekte bu hakikati desteklemektedir.

9-     Kur’an’ın şefaatiyle kurtuluşa erme. Zira, yukarıda zikrettiğimiz hadiste “şefaatçi ve şefaat edilen” olarak nitelendirilmişti. Hadis, Kur’an şefaatinin niteliğiyle ilgili olarak şöyle der:

وكان القرآن حجيزاً عنه - أي حاجزاً وساتراً عن قارئ القرآن - يوم القيامة، يقول: يا رب إن كل عامل أصاب أجر عمله غير عاملي فبلّغ به أكرم عطائك، قال: فيكسوه الله العزيز الجبار حلتين من حلل الجنة ويوضع على رأسه تاج الكرامة ثم يقال له: هل أرضيناك فيه؟ فيقول القرآن: يا رب قد كنت أرغب له فيما هو أفضل من هذين قال: فيُعطى الأمن بيمينه والخلد بيساره ثم يدخل الجنة فيقال له: اقرأ آية فاصعد درجة ثم يقال له هل بلغنا به وأرضيناك؟ فيقول: نعم

“Kur’an kıyamet gününde onun – yani Kur’an okuyucusunu koruyan ve setreden - bir  muhafızı olur ve şöyle der: ‘Ya Rabbi! Doğrusu her amel edici, yapmış olduğu amelinin karşılığını alır, ama benimle amel eden hariç, sen ona, ihsanda bulunacağın en değerli ücreti ver.’ Bunun üzerine yüce Allah ona cennet elbiselerinden iki elbise giydirir ve başına şeref tacı takar. Sonra Kur’an’a şöyle denir: ‘Bu konuda seni razı ettik mi?’ Kur’an der ki: ‘Ya Rabbi! Doğrusu onunla ilgili olarak bu ikisinden daha faziletli bir şey umuyordum.’ Bu yanıta karşılık olarak sağ tarafına güven, sol tarafına ise ebedilik verilerek cennete konur ve kendisine şöyle denir: ‘Bir ayet oku ve bir derece yüksel!’ Daha sonra Kur’an’a denilir ki: ‘acaba bu yaptığımızla senin rızanı kazanabildik mi?’ ve Kur’an şöyle yanıt verir: ‘Evet.’”[6]

Evet, bu faydaların dışında daha birçok yararları bulunmaktadır. Söz konusu yararlarından bazılarının ise sadece Müslümanlara has olmadığı görülmektedir. Bu yüzden de aydınların, akademisyenlerin ve liderlerin Müslüman olmasalar bile bu Kur'an'ı anlamaya istekli oldukları müşahede edilmektedir.

Buraya kadar, uyaranlardan bahsettiğim şey, kişinin gönderilen bu cömert kitabı kucaklaması, etine ve kanına karışacak şekilde heyecanlandırması, harekete geçirmesi ve tetiklemesi için yeterlidir.  Ve ben burada, ister ahlaki olsun ister şerii olsun boynunda bir hakkımın olduğuna inanan herkesin Kur'an'ı, yılda en az iki kez hatmetmesi gerektiğini söylemeyi bir görev olarak telakki ediyorum.[7] Doğrusu sadece Ramazan ayında bu miktarın yarısının veya daha fazlasının okunabileceğini düşünürsek, bunun çok az bir miktar olduğu görülecektir.

Şimdiye değin bahsettiğiklerim, ilim ve marifetin değişik konularında Kırk Hadis kitaplarını yazan selef-i salihinin bir geleneği olarak bize gelen kırk hadisi aşan bir hadis mecmuasının toplamından özetlediğim motivasyonlardan ibaretti. Allah Resulü’nün (s.a.a) zikrettiği aşağıdaki hadis-i şerifte geçen kimselerden olmamız umuduyla:

من حفظ عني من أمتي أربعين حديثاً في أمر دينه يريد به وجه الله عز وجل والدار الآخرة بعثه الله يوم القيامة فقيها عالماً

“Yüce Allah, ümmetimden dini ile ilgili olarak sadece Allah rızası ve ahiret yurdunu gözeterek benim kırk hadisimi ezberleyen kimseyi, fakih ve alim olarak diriltecektir.”[8]



[1]. Ahzap, 21. 

[2]. Nahl, 18. 

[3]. Kafi, c. 2, s. 609. 

[4]. Sunen-i Daremi, c. 2, s. 435. Kur’an’ın Faziletleri bölümü. Aynı buna benzer rivayetler, Hassa’nın da kitaplarında gelmiştir. 

[5]. El-Mizan’da, bazı kaynaklardan nakledilerek aktarılmıştır. Bkz: c. 3, Ali İmran suresinin 7-9. ayetleri tefsiri.

[6]. Kafi, c. 2, s. 604. 

[7]. Söz konusu bu gereklilik birçokları nezdinde kendisiyle amel edilen güçlü bir motivasyon olmuştur. Allah, muhsinlere verdiği mükafatın en hayırlısı ile onları mükafatlandırsın. 

[8]. Hisal, c. 2, s. 542. Babu’l-Erbaun.