KUR’AN’I KORUMA TAVSİYESİ
KUR’AN’I KORUMA TAVSİYESİ
Kur'an'a bizden daha fazla bağlı olduklarını iddia edenlerin iddialarına aldanmayın[1] ve Kur’an’ı koruyun, çünkü o korunmaya ve kendisiyle amel edilmeye layıktır. Müminlerin Emiri’nin (a.s) şehadetinden hemen önce tavsiye ettiği gibi olalım:
الله الله بالقرآن لا يسبقكم إلى العمل به غيركم
“Allah, Allah! Kur’an’a sahip çıkın! Ve onunla amel etmede kimse sizi geçmesin.”[2]
Allah Resülü (s.a.a) Müminlerin Emiri’ne (a.s) kırk hadisle amel edilmesi konusunda yapmış olduğu tavsiyesinde şöyle buyurmuştur:
وأن تكثر من قراءة القرآن وتعمل بما فيه
“Kur’an tilavetinin çokça okunması ve içeriğiyle amel edilmesi gerekir.”[3]
Kur'an, Allah Tebareke ve Tealayı Tanımanın Yolu
Her kim yüce Allah’ı arzular ve ona erişmek isterse, zira dinin başı o yüceler yücesini tanımaktır, o zaman kesinlikle Kur'an'a tutunması gerekir. İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: “Doğrusu Allah, yarattıklarına kendi kelamında tezahür edip gözükür, ama onlar onu görmezler.”[4] Dolayısıyla her kim nefsini ıslah ederek onu kendisinde var olan manevi hastalıklardan arındırmak ve temizlemek isterse, Kur'an'a bağlanmalıdır. Her kim toplumunu reformize edip düzeltmek ve işini barış, mutluluk ve güvence altına almak isterse, Kur'an'a sımsıkı sarılmalıdır. Zira, her hidayetin kılavuzu, her iyilik ve doğruluğun mürşid-i kamili, Kur’an-ı Azimu’ş-Şandır.
Herhangi bir cihaz devre dışı kalıp bozulduğunda, onarması için üretici firmaya gideriz, zira bir şeyin üreticisi onu en iyi bilendir. Hastalandığımızda – Allah muhafaza - bizi doğru bir biçimde tedavi etmesi için uzman bir doktora başvururuz. Ama şaşırtıcı olan, bırakın diğer insanlardan, insanın bizzat kendisinden gizlenmiş, sırlarla dolu gizemli ruhunu iyileştirmek istendiğinde veya insanlığa mutluluğunu ve refahını garanti eden bir sistem kurmak istendiğinde, tedavi için bu beşerin yaratıcısına, halikine, şekil vericisine ve insanın özünden haberdan olan Allah’a değil de eksik, aciz ve kusurlu beşerlere yalvarılarak onların nezdinde aranır!
Doğrusu Allah Resulü'nün (Allah ona ve Al’ine salat eylesin) büyük deneyimi, bu gerçeği - Kur'an'ın bireyi ve toplumu yeniden şekillendirmedeki etkinliği – apaçık bir biçimde tasdik etmektedir. Zira, İslamiyet öncesi toplum ile İslamiyet sonrası toplum arasında basit bir karşılaştırma yapıldığında, içinde ahlaksızlık yaygınlaşan, birbirlerine karşı kötülük ve münkeratla övünen vahşi, cahil ve bağnaz bir toplumdan kısa bir sürede içerisinde medeni, güzel huylu, düzenli ve o zamana değin yüce Allah’tan uzaklaşmış beşeriyetin görmediği ve göremeyeceği bir topluma dönüşmesi gibi ortaya çıkan büyük dönüşümün hepsi, işte bu kutsal Kitab’ın ve onun büyük taşıyıcısının bereketleriyle gerçekleşen eşi ve benzeri olmayan büyük bir dönüşümdür.
[1]. Bu iddiayla halkın birçok saf bireyini aldatmak için bu noktayı sürekli vurgulamakta ve Kur'an'da kanıtı olmadıkça hiçbir şeye inanmamalarını böylece Sünnet'ten çıkarımı hesaptan çıkarmalarını tavsiye etmekteler.
[2]. Biharu’l-Envar, c. 42, s. 256.
[3]. Hisal, Ebvabu’l-Arbain, h. 19.
[4]. Avali’l-Leali, c. 4, s. 116.