Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır...

| |defa okundu : 461
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

Yüce Allah’ın Adıyla

Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır...[1]

Tevbe/109

Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (Tevbe/109)

Ayet, manevi davranışa ve de insan ve toplum için iyi bir yapıya ilişkin bir diğer kuralı açıklamaktadır. Ayet, iki yapı arasında karşılaştırma yapmak ve ayırt etmek için bir soru olarak sunulmuştur. Ancak bu gerçek bir soru değildir. Çünkü bu yüce Allah bağlamında imkansızdır ve cevap da açıktır. Bunları birbirinden ayırt etmeyen cahilleri, gaflet ehlini, mutaassıpları ve münafıkları kınamak için reddiye içeren bir sorudur. Doğru bir yapının sağlam temellerini pekiştirmek için açıklayıcı bir sorudur.

Ayet, bir öneceki karşılaştırmadan sonra gelmiştir. “(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka birşey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.  Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.” (Tevbe/107-108).

Hiç şüphe yok ki Hakk’ın mescidi, ikincisidir. Çünkü mescit hakikatini taşımakta, hedeflerini gerçekleştirmekte ve içinde arınma ve yetkinliği isteyen bireyler barındırmaktadır. Allah da arınmışları sever. Oysaki birincisinin görünüşü mescit ve söylemi dinsel olsa da, tüm hedefi, din ve dindarlara karşı savaşmaktır.

Burada kendisiyle başladığımız reddedici ve açıklayıcı soru gelmektedir. Şüphesiz verimli, sağlam ve ölçülü temel, iki sutuna dayanır.  Bunlar takva ve yüce Allah’ın rızasıdır. Birinci esas olan takva, korunmak, sakınmak, sığınmaktan türeyip niyet ve amel düzleminde kötü ve pis her şeyden uzak durmak anlamını taşır. İkiyüzlülük, itibar ya da prestij ve dünya sevgisi ve mal için yasa dışı para kaynakları ve kurnazca çalışma yöntemleri burada bulunmaz. İkinci temel, temiz ellerin tüm olumlu unsurlarının, niyetlerin bütünlüğünün ve dürüstlüğün çalışmaya katılması ve hayır ve iyilik arayışı anlamına gelen Allah’ın rızasıdır.

Bunun karşısında rüzgar esintisinde çöküp yoldaşlarına vebal getiren bir yapı vardır. Kur’an-ı Kerim bunu “yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöken” kimseye benzetmektedir. Bu, bir nehrin kenarı veya altındaki suyun boşaldığı kuyudur. Her an düşebilir ve çökebilir. Çünkü bu kenar aşınmış ve dolayısıyla derin ve korkunç bir vadiye düşmektedir. İlki bilge insanların talep ettiği ve benzerlerine gitmeleri gereken sabit ve güzel yapıdır. İkincisinden ise uzak durulmalıdır. Bunda hiç kimesinin farklı bir görüşü yaktur.

Ayetler, her ne kadar biri meşhur bir olay olan 107. Ayette daha önceden belirtilen hedefler maksadıyla bir grup münafık tarafından yapılan ve Hz Peygamberin (s.a.a) yıkılmasını emrettiği Dırar Mescidi[2] ve karşısında takva üzerine inşa edilmiş Kuba veya Peygamber (s.a.a) Mescidi hakkında nazil olmuşsa da –diğer Kur’an ayetlerinde olduğu gibi- geneldir ve tüm temelleri kapsamaktadır. Dolayısyla bunun bir davranış kuralı tesis ettiğini söylemiştik. Misbah’uş-Şeriat’ta İmam Sadık’tan (a.s) bu ayetin tevili hakkında şöyle rivayet edilmektedir: “Takva üzerine bina edilmeyen her ibadet, heba olmuştur.”[3]

Ayet-i kerimenin bu geniş anlamının ışığında elde edilen netice şudur: İyi, faydalı, metin ve devamlı olması istenen her hal, yapı veya bireysel ve sosyal proje, iki faktörü barındırmalıdır:

1-     Kurulma gayesi ve ulaşılmak istenen hedef, asil ve üstün olmalı ve onu motive eden niyet, güzel olup takva ve Allah’ın rızasını dayanmalıdır. (ilk günden takva üzerine kuruldu).

2-     Bu yapının failleri, işinin yöneticileri ve işçileri mümin, iyiliği ve arınmayı ve mükemmelliği seven ve onu arayan insanlar olmalıdır (içinde temizlenmeyi seven insanlar vardır).

Aksi takdirde, bina çöker ve hiçbir şey elde edilmez. İnsanları kandırmak ve kişisel çıkarlar elde etmek amacıyla onları yönlendirmek için dinsel şiar ve ünvanların kullanılması sadece dünyada ve ahirette sahiplerinin belası olur. İnsanın doğru içerikten yoksun ünvanlar ile gaflete düşmesi ve kandırılması doğru değildir. 

Kutsal şeriat bağlamında reform sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, onun yozlaşmış durumu tahrip ettiği zaman yerine doğru alternatifi sunmasıdır (onda yani Dırar Mescidi’nde ikamet etmeyin – ve alternatif olarak diğerinde yani takva üzerine inşa edilmiş mesicitte ikamet edin). Bu, Hz. Peygamberin (s.a.a) “la ilahe illallah” diye dile getirdiği ilk cümleden beri şeriatın dayandığı rabbani bir yöntemdir. Bu cümle, sahte yapay tanrıları ortadan kaldırdığı aynı anda onun yerine yüce Allah’ı birleme ibadetini yerleştirmiştir. O halde belirli bir yozlaşmış sosyal, kültürel veya ideolojik durumu yıkmak istediğimizde doğru alternatifi oluşturmamız ve inşa etmemiz gerektiğini öğrenelim. Ahlaki problemleri ve cinsel sapmayı tedavi etmek istediğimizde, evliliği kolaylaştırmalı ve yardım etmeliyiz.

Ey Necef'e Hz. Peygamberin (s.a.a) parçası olan karısının şehadeti nedeniyle Müminlerin Önderine (a.s) taziyesini bildirmeye gelen sevgili gençler ve üniversite öğrencileri! Bu ayet-i şerifeyi okurken bu anlam aklınızda olsun. Onu hayatınız için bir ışık ve pusulaya dönüştürün. Çünkü sizler birkaç projenin temel taşını döşemenin eşiğindesiniz.

Birinci Proje: Ruhun, benliğin, manevi geleceğin ve baki öteki dünyanın temeli olan Allah ile ilişkisinin temelini atmaktır. Çünkü erginlik yaşına ulaşan ve yetişkinlere katılan delikanlı, ilahi sorumluluklarla onurlandırılıdığı, ilahi yakınlık ve yetkinlik için fırsatlar kazandığı ve hayatını takva ve Allah rızası üzerine inşa etmeye odaklanması gereken yeni bir yaşamın başlangıcındadır. Nitekim İmam Seccad (a.s) duasında şöyle niyaz etmektedir: “Hayatı hayır işleri için bana uzat ve ölümün beni tüm kötülüklerden rahatlatmasını sağla.” Bu nedenle hadis-i şerifler, yüce Allah’a itaat etme üzerine başlangıçtan itibaren büyüyen ve benlik temelini inşa eden kimselere büyük bir değer vermektedir. Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle rivayet edilmektedir: “Allah’ın gölgesi dışında bir gölgenin olmadığı günde O’nun arşının gölgesinde yedi kişi yer alacaktır. Bunlar adil önder ve Allah’a ibadet üzerine büyüyen gençtir...”[4] Bir başka hadiste yine Hz. Peygamberden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Gençken ibadet eden bir gencin, yaşı ilerledikten sonra ibadet eden bir yaşlı karşısındaki üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlar karşısındaki üstünlüğü gibidir.”[5] Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Yüce Allah katında en sevilen yaratık, güzel bir yüze sahipken genç yaşta gençliğini ve güzelliğini Allah’a ve O’na itaat etmeye adayan kimsedir. Rahman olan Allah, melekler karşısında bununla övünür ve bu gerçekten benim kulumdur, der.”[6]

İkinci Proje: Derslerini bitiren, çalışma ve kazanmaya yönelen bir üniversite öğrencisi, geleceğini inşa ettiğini ve hayatının ilerideki pusulasını belirlediğini anlamalıdır. Bunun için görev ve iş türünü seçmeli ve çalışma programını bu sağlam temele göre belirlemelidir.

Üçüncü Proje: Sizler, ikinci projeden sonra inşaallah evliliğe yaklaşacaksınız. Evlilik bazı hadis-i şeriflerde nitelendirildiği gibi, bir temeldir. Ebu Cafer (a.s) kanalıyla Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “İslam’da Yüce Allah nezdinde evlilikten daha çok sevilen bir yapı yoktur.”[7] Mutlu, iyi ve faydalı bir evlilik hayatı inşa etmek isteyen kimse, eş arayışına girdiği ilk adımdan itibaren, eşin özellikleri, tıyneti ve evlilik projesi niyeti bağlamında seçimini takva ve Allah’ın rızasına göre şekillendirmelidir. Konu, geçici dünyevi hususlar değildir. Bu, şu hadisteki gibi hadis-i şeriflerin ifade ettiği konudur: “Dine önem verin.” Kadınlar burada muhatap alınarak Hz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Dininden ve ahlakından razı olduğunuz bir kimse sizinle evlenmek isterse, onunla evlenin.”[8]

Dördüncü Proje: Bu evlilikten sonra gerçekleşip akıbeti hayır üzerine olacak temiz ve salih evlatlar dünyaya getirmektir. Bu, ilk günlerinden itibaren onların hayır ve yüce Allah’a itaat, erdemli ahlak ve kötülüklerden uzak durma üzerine temellerinin kurulması ve yetiştirilmelerine özen gösterilmesiyle yapılır. Böylece  temel sağlam, sabit ve dosdoğru olur. Bu hususta Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Gençliğinde eğitimini almış kimse, taş üzerindeki resim gibi olur.”[9] Müminlerin Önderi (a.s) ise şöyle buyurmaktadır: “Çocukluk dönemindeki bilgi, taş üzerindeki nakış gibidir.”[10] Ama temel böyle değilse ve eğrilik meydana gelirse, bunu düzeltmek için büyük zorluklara ihtiyaç duyulur. Açık olduğu üzere bu mümkün olmayabilir de. O halde sevgili gençlerimiz ve delikanlı ve çocuk işlerinden sorumlu veliler bu hususa dikkat etsin.

Hakeza durum küçük çapta ve büyük çapta dinsel önderlik ve siyasal önderliği üstlenmiş kimseleri içine alacak şekilde genişlemekte ve temel taşı takva ve Allah’ın rızasını istemek olan salih bir toplumun inşa edilmesini talep etmektedir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Ümmetimden iki sınıf iyi olduğunda ümmet iyi olur ve bozulduğunda ümmet bozulur. Bunlar alimler ve yöneticilerdir.”[11]

Burada yapı ve yapıcı arasında karşılıklı tamamlayıcı bir ilişki vardır. Takva ve yüce Allah’ın rızasına dayalı yapıcının manevi hali, yapının doğruluğu, direnci ve devamlılığında etkilidir. Aynı şekilde kutsal mekanlarda olduğu gibi, iyi ve kutsal bir yapı, ziyaretçilerin nefislerinin temizliği, ve manevi hallerinin yüksekliğinde etki sahibidir. (Onda temizlenmek isteyen bireyler vardır). Nitekim riya, nifak ve içteki pisliğe dayalı yapı da kendi müşterilerinin nefis ve kalbini etkiler. Dolayısıyla insan ikinci faktöre özen göstermeli ve iyi insanlarla arkadaşlığı seçmelidir. Birinci faktörle yetinmemelidir. Böylece yüce Allah’ın sevgisinin tadını alır. (Allah temizleri sever).

     Her haliyle, bu Kuran'ın dile getirdiği ciddi bir konudur. Biz bu dar fırsatta onun tüm tedaylarını açıklayacak durumda değiliz. Hz. Peygamber (s.a.a), tehlikeli münafık projesini çökertmek için bazı sahabelerine Dırar Mescidi’ni  yakma emri vermiştir. Bu mescit/proje, görünüşte dinsel bir proje olsa da müslüman toplumun birliğini dağıtmayı hedeflemişti. Bu husustaki son söz bundan ibarettir.

Ancak söylemek istediğim, kendimizden ailemize, kurumlarımıza, toplumumuza ve tüm insanlığa dek inşa etme sürecinde hayatımızın her detayında, bu yapıyı hedeflerine tam olarak ulaşmak için iyileştiren ve geliştiren sağlam temellere dikkat etmemiz gerektiğidir.        

Açıkça görüldüğü gibi, önceki tüm durumlarda ve belirtilen yapı türlerinde, kadınlar - söylendiği gibi - bu projelerin yönetici direktördür. Yapı ve direnç aşamalarını uygulamak için doğrudan mühendistir. Kadının anne olarak adlandırılması, ancak varlıkta başat olması nedeniyledir. Bu yüzden Hz. Zehra’dan (s.a) şöyle nakledilmiştir: “Annenin ayağına sarıl; cennet annelerin ayakları altındadır.”[12] Erkek ise bu aşamaları tasarlayan, planlayan ve sürecini değerlendiren bir mühendistir.

Hz. Zehra (a.s), tüm bu projelerin inşasında başarının en eksiksiz örneğiydi. Özü itibariyle o, yaratılmaşların en yetkini ve varlığın kendileri için yaratılmış olduğu beş kişilik Kisa ehlinden biriydi: Fatıma, babası, eşi ve oğulları (a.s). Fatıma (a.s), bu beş kişinin odağıdır. Aile bakımından Hz. Fatıma’nın (a.s) ailesi, en kutlu, en iyi ve en temiz ailedir. O ve Müminlerin Önderi (a.s), babası Allah Resulü’nün gözetimi altındadır. Soy açısından, onun soyu asil, iyi, temiz ve masumdur. Bu soy, Allah Resulü’nün (s.a.a) soyudur. Bağışlama açısından, verimli mübarek bir hediye olup yüce Allah tarafından Kevser olarak adlandırılmış ve Allah Resulü (s.a.a) için yüce Allah tarafından bir hibe sayılmıştır. “Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik. (Kevser/1). Kevser ise çok hayır anlamına gelir.

Bu Kur’anî hakikat, erkek ve kadın için ilim havzasının değişik bölgelerde yaygınlaşmasının önemini açığa çıkarmaktadır. İlim havzası, Kuran öğretileri, şerî hükümler ve erdemli ahlakı yayma kanalıyla takva ve yüce Allah’ın rızası esası üzerine dayalı olarak insan ve toplumu inşa etme görevi vesilesiyle haysiyet ve önem kazanmaktadır. O halde ilk günden sona dek projelerinizi bu sağlam temel üzerine inşa edin ve her kelimesiyle hidayete çağıran ve dalaletten çeviren devamlı bir sadaka olması için bunu her zaman iyi ve salih elit gençler ile gerçekleştirin. Sizi işinizin mekanizmalarını çeşitlendirmeye ve süreç boyunca belirli bir yöntemde durmamaya davet ediyorum. Çünkü insan ve yaşamın doğası, değişmek ve yenilenmektir.

 

 



[1]. Muhterem Taklit Mercii Yakubi’nin (gölgesi esirgenmesin) Irak’ın çeşitli üniversitelerinden binlerce üniversite öğrencisine Sıddıka-i Tahire Hz. Zehra’nın (a.s) şehadeti vesilesiyle 23.03.2015 tarihinde Pazartesi akşamı Necef’in büyük konferans salonunda düzenlenen etkinlikler kapsamında yaptığı konuşmadır.

[2]. Kimi bilgi sahipleri, Dırar Mescidi’nin bulunduğu alanın bugüne dek herhangi bir imar ve yapıyı kabul etmediğini ve orada imar edilen her şeyin yandığı ve yok olduğunu söylemiştir. İşin doğrusunu Allah bilir.

[3]. Nuru’l-Sakaleyn, 2/268.

[4]. El-Hisal, 343, 8. Hadis.

[5]. Kenz’ul-Ummal, 43059.

[6]. Kenz’ul-Ummal, 43103.

[7]. Vesailu’ş-Şia, Kitabu’n’Nikah, Ebvabu Mukaddimatihi ve Adabihi, 1. Bab, 4. Hadis.

[8]. Bihar’ul-Envar, 103. Cilt, s. 372, 3. Hadis.

[9]. Bihar’ul-Envar, 1/222, 6. Hadis.

[10]. Bihar’ul-Envar, 1/224. 13. Hadis.

[11]. El-Hisal, s. 36-37, 12. Hadis.

[12]. El-Mevsuat’ul el-Musatafa ve’l-İtret, lil-Şakiri, 4/365.