TSUNAMİ İLE İLGİLİ BİR YORUM

| |defa okundu : 506
  • Post on Facebook
  • Share on WhatsApp
  • Share on Telegram
  • Twitter
  • Tumblr
  • Share on Pinterest
  • Share on Instagram
  • pdf
  • Çıktı al
  • save

 

TSUNAMİ İLE İLGİLİ BİR YORUM

Muhterem Şeyh Yakubî (gölgesi esirgenmesin), 19 Aralık Cumartesi günü, Nahravan kentinden gelen bir grup vatandaş ve şehirdeki Erdemliler Topluluğu'nun kültürel ofisi üyeleri ile bir araya geldi. Muhterem Hazretleri gerçekleşen bu buluşmada Nahravan bölgesinin tarihi konumuna işarette bulunarak Müminlerin Emri’nin (a.s) Haricilerle savaşa giderken burayı şereflendirdiğini, Allah yolunda işkenceler gören büyük Sahabi Habbap b. Ered’in oğlu ve Müminlerin Emiri’nin (a.s) bölgedeki yetkilisi olup haksız yere öldürülen şehit Abdullah'ın kabirlerinin de burada olduğunu ifade etti.

Muhterem Şeyh Yakubî (gölgesi esirgenmesin), Endonezya'nın Sumatra adaları yakınlarında okyanusun dibine vuran ve birçok ülkenin kıyılarında tsunami etkisi yaparak yaklaşık olarak altı bin kilometreyi etkisi altına alan bir tsunamiye neden olarak Somali ve Kenya'da onlarca insanın ölmesine sebebiyet veren deprem hakkında da yorumlarda bulundu (83).

Muhterem Şeyh Yakubî (gölgesi esirgenmesin),  Tayland'daki olayda yaralanan bir Alman turistin, doğanın gazabına ve azgın denizine şahit olduğunu ve büyük ülkeleri doğayı üzüp gazaba getirmeme çağrısında bulunduğunu dile getirerek eğer bu sözü olduğu gibi devam ettirirsek, bu durumun gerçek bir ders verdiğini, çünkü insanın doğaya karşı yanlış tavırlar içinde olması, nükleer testler yapması, çevreyi kirletmesi ve küresel ısınmanın ortaya çıkması sonucunda çevre ve doğanın dengesinîn bozularak ilk kurbanları da insanlar olan bu ve buna benzer olayların yaşanmasına sebep olduğunu belirtti.

Muhterem Şeyh, o turistin söylediği sözlerinin gerçek anlamının şu olduğunu beyan etti: “insan, Yaradan'ına karşı her isyan ettiğinde ve şeriatına uygun yasalara uymadığında, evrensel sünnet, insan aleyhinde devreye geçer. Ama buna mukabil eğer Yüce Allah’a itaat eder ve onun yasalarına göre hareket ederse şu ayette belirtilen hitaba mazhar olur:

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آَمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ

Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik. (Araf/96).”

Muhterem Şeyh Yakubî (gölgesi esirgenmesin), ama bu sözler, musibete uğramış insanları üzeceği için şimdi duyurulmaması gerektiğini de ekleyerek şimdi asıl yapılması gerekli olan şeyin, olayın kurbanlarına ve mağdurlarına yardım eli uzatmak olduğunu söyledi. Bununla birlikte, durum eski istikrarına ulaşınca, dersler çıkarmak, ibret almak ve hataları düzeltmek için önceki aşamayı gözden geçirmek ve değerlendirmenin elzem olduğunu ifade etti. Yapılan istatistiklerin, olayda çoğu Amerikalı ve İsveçli olan 8 bin yabancı turistin kaybolduğunu göstermekte olduğunu belirterek hiç şüphe yok ki, bu insanların yapageldikleri sapkınlıklar ve isyanlar, o ülkede bulunan insanların da kendilerine yardım etmeleri yüzünden böyle bir felakete maruz kaldıklarını müşahede etmekteyiz diye de ekledi.

Muhterem Ayetullah Şeyh Yakubî’in (gölgesi esirgenmesin), Nahravanlı vatandaşlarla yaptığı toplantı, Hicri 2 Zilhicce 1425 denk gelen Miladi 13 Ocak 2005 tarihli Sadıkin Dergisinin 12’nci sayının ikinci sayfasında yayınlanmıştır.