Ana Sayfa | | FIKHÎ SORULAR
FIKHÎ SORULAR

SHARE QUESTION

 

RAMAZAN AYI ORUCU VE LİSE ALTINCI SINIF GENEL SINAVLARI

Muhterem Dinî Mercî Şeyh Muhammed Yakubî (Değerli Gölgeniz Esirgenmesin)

Biz, lise altıncı sınıfta okuyan bir grup erkek ve kız öğrencileriz, Eğitim Bakanlığı, 06/04/2015 tarihli kararı ile, sınav takvimini Haziran ayının yirmi yedinci günü yani Ramazan ayının 6/15 ila 7/18’inci günlerine denk gelen tarihte başlamasına karar verdi. Bu yıl bizim için kaderimizi belirleyen ve gelecekteki hayatımızın yol haritasını çizen bir yıldır. Oruç tutma ise ders çalışmamıza zarar vermektedir. Özellikle sınavlar arasında yorgunluk nedeniyle dinlenmemiz ve bir sonraki sınava hazırlanmamız gerekir. Bu yıl, Ramazan ayı sıcak yaz mevsimine denk geldi. Sınavlar da üniversitelerde yapılmaktadır. Acaba bu yıl zorunlu günlerde yani sınav günlerinde orucumuzu bozmamıza cevaz veriyor musunuz? Şayed cevaz vermez iseniz bu durumda kasten oruç tutmazsak, fidye vermek ve oruç tutmak gibi yükümlü olduğumuz kefaret nedir?

Değerli Dinî Mercî, lütfen koşullarımızı göz önünde bulundurunuz. Bu yıl, Eğitim Bakanlığı dersleri bir ay erteleyerek bizlere haksızlık etti. Ayrıca ülkede var olan güvenlik koşulları nedeni ile ilk yarıyılda aldığımız derslere çalışmamıza önemli bir katkısı olan yarıyıl sınavlarını da kaldırdı.

Allah’ın Adı İle

Selamün Aleyküm, Allah’ın Rahmeti ve Bereketi Üzerinize Olsun

Çalışma zamanını düzenlemek sureti ile çalışmasına ve geleceğine zarar vermeyecek biçimde bütün gece ve günün uygun zamanlarında dersine çalışabilecek kişilerin, böyle bir program izlemeleri gerekmektedir. Bu yöntem başarılı ve birçok kişi için uygun bir çözüm yoludur.

Daha hızlı ilerlemek isteyen ve çalışmasında daha aktif olma peşinde olanlar ise, sabahları 22 km mesafede olan bir uzaklığa araba ile günlük olarak çıkarak söz konusu mesafeyi katettikten sonra bir şeyler yiyip veya içip daha sonra orucunu bozmuş bir şekilde eve dönebilirler. Bu da şeri yükümlülükten kurtulmanın diğer bir yoludur. Ayrıca mesai saatleri içerisinde şehre gidiş-dönüş otobüslerini kiraladıkları gibi sadece sınav günleri için bile olsa toplu halde bir araba kiralanıp servis gibi kullanılmasında da herhangi bir beis yoktur.

Ama herhangi bir özür olmadan kasten oruç tutmamak caiz değildir. Eğer kişi, oruç tutmaya güç yetireceğine inanıp oruç tutarsa ve orucunu bozmak zorunda kalacak bir durumla karşılaşırsa veya güç yetirilemeyecek bir sıkıntıya düşerse ve bahsi geçen yolculuğa da çıkamayacak durumda ise, bu durumda mevcut zarardan korunmak için ihtiyacı kadar yiyecek veya içecek veyahut ilaç alabilir. İhtiyacından fazlasını almamalıdır. Daha sonra da o günü kaza etmelidir. Allah yar ve yardımcınız olsun.

Muhammed Yakubî

18 Cemadi’sani 1436.

    

SHARE QUESTION

 

KARA PARA AKLAMA OLARAK BİLİNEN ŞEYİN HARAM OLUŞU

Muhterem Dinî Mercî Ayetullah’ul Uzma Şeyh Muhammed Yakubî (değerli gölgesi esirgenmesin).

Selamün Aleyküm ve Rahmetüllahi ve Berakatühü

Merkezi Kum’da bulunan Al-Mustafa Uluslararası Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrencisiyim. Fıkıh ve medenî kanun karşılaştırmasıyla kara para aklama üzerine bir araştırma yapmaktayım. Doğrusu bu konu, çağdaş konulardan biridir. Fetvalar ve fıkhi sorular ile ilgili çok sayıdaki kitabı araştırdım ama konuyla ilgili alimlerimize ait herhangi bir görüş bulamadım. Tabi burada Şiî hukukçuların konuyla ilgili görüşlerini ortaya koymak çok önemlidir. Aynı zamanda para aklama veya başka bir deyişle kara para aklama konusundaki fetvaların içtihadî senetlerinden bahsetmenin de önemi pek büyüktür.

Allah’ın Adı İle

Allah’ın Rahmet ve Bereketi Üzerinize Olsun

Kara para aklama, ülke ekonomilerini yıkan, insanların ahlakını bozan, dinlerini olumsuz yönde etkileyen, sapmalara ve suça uygun bir ortam sağlayan yıkıcı bir süreçtir. Bu uygulama, başlangıçta suç mafyaları, çeteler, yolsuzluk ve sabotaj grup başları ile sınırlıydı. Ancak maalesef artık bir çok siyasetçinin, komisyoncunun, işverenin ve halkın servetini yağmalama eğiliminde olan herkesin yöneldiği yıkıcı ve genel bir fenomen haline gelmiştir.

Her ne kadar yapılan konferanslar, çalışmaları düzenleyenlerin ciddiyetsizlik ve güvenirsizlikleri bazen de bizzat kara para aklama suçlarına bulaşmış kişiler tarafından organize edilmeleri nedeniyle, zirve toplatıları düzeyine çıkmamış ve herhangi bir gelişme katetmemişlerse de uygar dünya, bu olayın tehlike boyutunun ciddiyetinin farkında ve bu olguyla nasıl başa çıkılacağı, tespit edilip belirlenmesi için ne tür uygun mekanizmaların devreye sokulması gerektiği, bu tür suçlara bulaşanların cezalandırılması için ne tür yasalara ihtiyaç duyulduğu,  konuyla ilgili olarak toplumun nasıl eğitilmesi gerektiği ve nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya oldukları konusunda bilgilendirilmeleri konularında en üst düzeyde konferanslar ve seminerler düzenlemektedir. Buna rağmen de henüz bu habis fenomen, ülke ve toplumlarda büyüyerek yayılmaya devam etmektedir.

Ama şeri bağlamda, üç unsurun, konunun hükmünde etkili olduğu görülmektedir:

1. Kara Para Malı: yani aklanmaya çalışılan mal. Bu mallar bazen  özel ve kamusal hırsızlıktan kazanılan, uyuşturucu kaçakçılığı, petrol kaçakçılığı, fuhuş, insan kaçakçılığı, rüşvet, zimmete para geçirme, para sahteciliği, komisyonculuk, casus faaliyetler için verilen ödüller, terörizm ve adam kaçırma fidyeleri gibi haram yollardan elde edilen paralardır.

Kara para aklama ile hedeflenen, genellikle bu tür malları aklama ve bankalara yatırıp havale yoluyla yasallaştırma amaçlanmaktadır. Dolayısıyla aklanmaya çalışılan para haram yollardan elde edilmiş ise onunla ilgili yapılacak tüm işlemler de haramdır.

2. Kara Para Aklayan Kişi: yani kara para aklamaya çalışan herhangi bir özel veya tüzel kişi veya kişiler. Bunlar bazen terörist örgütler, suç mafyaları, demir ve ateşle halklarına tahakküm eden yöneticiler, yasalara karşı çıkan isyancılar, şiddet uygulayan baskıcı idareciler, toplumları ırkçılık ve mezhepçilikle parçalamak isteyen iktidarlar ve buna benzer uygulamalarda bulunan hükümdarlar gibi kendileriyle çalışılması caiz olmayan kişi veya kuruluşlar olabilirler. Bu durumda sürecin ilk unsurundan bağımsız olarak eğer yararlanıcı, parayla güçlendirilmesi caiz olmayan biri ise, para vermek ve kara para aklama işleminde bulunmak haramdır.

Bunun örnekleri de yardım kuruluşu olduklarını iddia eden bazı kuruluşlardır. Bu tür kuruluşlar mücahit ve buna benzer isimler taşıdıkları iddiasıyla terörist gruplara gönderilmek üzere zekat, sadaka ve bağış toplamaktalar. Bu işlem, kara para aklayan bakımında haramdır.

3. Aklama: yani para aklama sürecinde taraflar arasında arabuluculuk yaparak para transferlerini gerçekleştiren bankalar, brokerler veya diğer finans kurumları gibi kurum veya kuruluşlar. Bu yönden yapılan işlemler haramdır. Çünkü bu tür transfer işlemlerinin sahipleri olan şirketler hayali veya paravan veyahut yolsuzluk yapan ya da terörizmi destekleyen yasa dışı şirketlerdir. Çoğu zaman bu tür şirketler yolsuzluk yapan kimseler tarafından idare edilmektedir.

Yukarıda belirtilenlerden anlaşıldığı kadarıyla toplam üç unsurun hepsinin oluşmasına gerek yoktur. Aksine onlardan herhangi biri bile varsa kara para aklamanın haram olabilmesi için yeterli olacaktır. Bunlara ek olarak haram oluşunun birden fazla nedeni var. Onlardan bazıları şunlardır:

1- Akiller ve uzmanlar, bu işlemde ekonomik ve diğer birçok tahribatın olduğu konusunda görüş birliği içerisindedirler. Bu ve buna benzer işlemler bizim, Toplumsal Münkerat diye adlandırdığımız münker ve haramlardır. Bu nedenle alkol veya zina gibi bireysel kötülükler kadar yaygın değiller.

2- Eğer devlet kurumları – bankalar gibi – gibi kurumlar bu sistemi işletirlerse, merceîyet ve önderlik şartlarını kendisinde barındıran fakihin izni olmadan bu tür işlemlerde – ve tüm kamu mallarında – kullanılması caiz değildir. Aksi durumda yapılan tüm tasarrufat haram olur. Evet, kara para aklama işlemi, şeriatın izin vermediği bir işlemdir.

Evet, zaruretten dolayı bu konuda bazı istisnalar olabilir. Örneğin: ülkesinin yasaları, tranfer etmek istediği miktarın transferine izin vermeyen ve aslı şer’î olan özel bir parayı başka bir ülkeye, ameliyat masrafları için nakletmesi gereken bir kişi, bu miktarı birkaç kişinin hesabına aktarmak veya bazı yasal boşluklardan faydalanmak sureti ile transfer edebilir. Aslında bu tür bir işlem bazen kara para aklama uygulamasına girmez. Zaten ıttirar (zorunluluk) da bu durumu, paranın aslının helal olması şartı ile doğrulamaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Bakara/173). Yine bu durum meşhur olan şu söze göre: “Zaruretler, mahzuratı helal kılar” de gerekçelendirilebilir.

Para aklama ile ilgili olarak ekonomik anlamda akla gelen ve bilinen para durumları, bunlardan ibarettir. Ama bu vesiyleyle halkın, bilinen ekonomik terim anlamıyla kara para aklama konusuna girmeyen ancak yasal yollarla ve meşru bir şekle boyayarak kötü amaçlı bir hedef gerçekleştirmek için birden fazla vasıta aracılığıyla para transferini gerçekleştirme gibi diğer kara para aklama yolları hakkında bilinçlenmesi ve farkındalığı için bazı açıklamalarda bulunmak faydalı olacaktır.

Bu işlemlerden biri de, fetva alabilmek veya hedeflerine ulaştıracak konuma gelebilmek için doğrudan kendileri dini bir mercîye gitmeyen bazıları, şer’î mal ve benzeri isimlerle gelip deneyimsiz bir dini mercîye teslim edecek bir referansa gider ve bu malları verirler. Mercînin yanına gelen referans kişi, dindar ve güvenilir bir kimse olduğu için mercî de ona güvenir ve malı alır. Bu parayı ödeyen referans kişi, mercîye, kendisini referans olarak tayin eden kişi tarafından istenen bazı teklif veya talepler sunar.  Mercî de referansın iyi bir insan olmasından dolayı kendisine onay vererek istenen pozisyonu verir. Veya Müslümanlar arasında ayrım yapmak ve mezhepçiliğin ateşini körüklemek isteyen ve bunu açıkça yapamayanlar gelir saf ve sade bir kişiye para bağışında bulunur veya dindar gibi davranarak matem meclisleri ve içinde mezhepçilik ateşinin körüklendiği, mezhepçiliğe odaklanıldığı ve bu durumun bazı hurafi rivayetlerle desteklendiği belli bir konu ile ilgili dini bir kutlama yapmak bahanesiyle biraz para verir. Bu duruma kanan saf kimseler de bu ve buna benzer etkinlikler yaparak parayı veren kişinin hedeflerini gerçekleştirmektedirler.  

Bu tür kara para aklamanın tarihsel bir örneği de, Abdullah b. Ziyad'ın Kufe’de Müslim b. Akil'in ikamet ettiği yeri tespit ederek onu yakalamak için yaptığı hiledir. Danışmanı Mu’kal’a büyük miktarda para verir ve Müslim’in çevresindekiler arasına nüfuz ederek güvenlerini kazanmasını emreder ve elindeki parayı ona vermesi için onlardan, kendisini Müslim’in yanına götürmelerini talep etmesini söyler. Müslim’in başlattığı hareketin de paraya ihtiyacı vardı. Bu lanet olası kişi de mevcut planı uygulamaya sokarak Ehlibeyt’in (a.s) sadık bir dostu gibi davrandı. Ta ki Müslim b. Avsece, ona yardım etti ve kendisiyle birlikte Müslim’in yanına götürdü. Ve daha sonra olanlar oldu.

Burada kimlik, adres veya kişilik ile ilgili aklama yapan diğer bir aklama türüne atıfta bulunmak yerinde olacaktır. Örneğin, bazı partilerin Irak ve Suriye'de savaşmış Suudîli teröristleri aklama ve ülkelerine geri dönme yönünde ülkelerindeki kraliyet affından faydalanmaları için yapılan çalışmalarda yer almaktalar. Bunun için de onları önce Endonezya'ya gönderiyorlar daha sonra ülke dışında davet ve irşad görevinde bulunan mübelliğler statüsü verildikten sonra Suudî Arabistan'a geri gönderiyorlar. Bazı Endonezyalı yetkililer bu bugüne kadar 100'ü aşkın kişinin mevcut yolla aklandığını ifade etmekteler.

Bu örneklerden söz etmemin temel nedeni; daha ziyade toplumun, onu parçalamak, birliğini bozmak, insanlar arasına düşmanlık, kin, nefret ve savaş tohumları ekerek planlarını başarıya ulaştırmak için şeytanlaşmış dostlarına alan açmak suretiyle farklı desise ve hileler peşinde olan kimseler hakkında uyanık olmarı içindi.

Muhammed Yakubî

13 Sefer 1436

06/12/2014

SHARE QUESTION

 

İSLAM'DA CİHAT ETKENLERİ

Muhterem Dinî Mercî Şeyh Muhammed Yakubî

Sizleri büyük bir saygıyla selamlarım, Yüce Allah’ın rahmet ve bereketi üzerinize olsun.

Her şeyden önce kendimi tanıtmak istiyorum: ben, Irak’ın Musul kentinden Hıristiyan bir rahibim ve şu anda Fransa'nın Paris şehrinde yaşıyorum. Dinler Bilimi branşını okuyorum ve tam uzmanlık alanım ise Dinler Arası Diyalog Bilimi olacak. Gelecek yıl yüksek lisans diplomasını almış olacağım.

Yüksek lisans tezim İslam ve Hıristiyanlıkta Cihad konusu olacak... Bu, Zat-ı Muhteremlerinizin de bildiği üzere, dikenleri çok olan meseledir. Çoğu zaman da orijinal bağlamından da saptırılarak yanlış anlaşılan bir konudur. Araştıma direktörüm konuyu yalnızca Sünni içtihatları ile değil aynı zamanda Şii içtihatları ile de ele almam konusunda çok ısrarcı davranıyor.

Kaynaklarımın çoğu Sünni kitaplardan ve Bihar’ul Envar, Mizan’ul Hikme, Men Layaduruh’ul Fakihu, el-Kafi, et-Tahzib... gibi değerli Şii kaynaklardan oluşmaktadır.

Acaba çalışmamda bana fayda sağlayabilecek daha başka ek kaynaklar bulunmakta mı? Ayrıca araştırmamın daha faydalı ve ayıklaştırıcı olabilmesi için Zat-ı Alinizin bana önerileri nelerdir? Bunun için de size ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. Aynı zamanda sizden, Sünni fıkhı ile Şii fıkhı arasında, cihad kavramı ile ilgili olarak herhangi bir farkın olup olmadığını belirtmenizi rica ediyorum. Eğer varsa  sizin bakış açınıza göre bu farklar nelerdir?

Allah’ın Adı İle

Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatühü

Öncelikle sevgi ve alçakgönüllülüğün sembolü, kötülük, çöküş ve bencillikten arı, arzu ve heveslere aldanmamanın yılmaz örneği Efendimiz İsa Mesih'in (a.s) doğum günü münasebetiyle gününüzü tebrik ediyorum.

Ey biz Iraklıların Musul kentine olan sevgimize ortak olan değerli kardeşim! Merhabalar, hoş geldiniz. İsyancı, zalim, baskıcı ve acımasız çetelerce işgal edilen tüm Irak şehirlerini de buradan selamlıyorum. Yüce Allah bizleri, sizleri ve tüm halkımızı korusun, hepimizin acı ve sıkıntılarını gidersin!

Mevcut kitapların bu araştırmada sizi pek faydası olmayacaktır. Zira söz konusu kitapların, yeryüzünde gelişen yeni gelişmelerin ortaya koydukları veriler ve meydana gelen modern değişimler ışığında yeni bir okumaya ihtiyaçları var. Özellikle de terörist grupların bu kutsal ünvanı (cihad) çarpıttıktan sonra! Doğrusu İslam, onların bu vahşi eylemlerinden arı ve uzaktır.

Eğer, takipçilerine fayda sağlamak ve pratikle ilgili mesajlarını öğrenmek için fakihlerin bir gelenek haline getirdikleri Risale-i Ameliye (Pratik Fetvalar) olarak bilinen ve Subul’us Selam diye adlandırılan Şerî hükümler ansiklopedime müracaat ederseniz, Kitab-ı Cihat kısmının içinde olmadığını göreceksiniz. Zira benim, Yüce Allah’ın izni ile, bu araştırmayı olgun ve hikmete şayan çağdaş bir vizyona göre yeniden biçimlendirmek için daha uzun bir zamana ihtiyacım var.

Ama Kur'an-ı Kerim ve Masumların (a.s) değerli Hadislerinden anladıklarımın özetini size  şu şekilde ifade edebilirim: İnsanların yaşamlarını ve genel sosyal düzeni tehdit eden veya insanların inançlarını ve ibadetlerini özgürce yapmalarını engelleyen, onları yok etmek isteyen ve baskı ve şiddet kullanmak suretiyle dinlerini bırakmalarına sebebiyet verenler dışında herhangi bir insanla savaşa girişmek veya onu öldürmek caiz değildir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. (Enfal/39). Başka bir yerde ise Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: إِنَّمَا جَزَاء الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الأَرْضِ فَسَاداً أَن يُقَتَّلُواْ أَوْ يُصَلَّبُواْ أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم مِّنْ خِلافٍ أَوْ يُنفَوْاْ مِنَ الأَرْضِ Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. (Maide/33). Böylece, İslam ordularının savaşa çıkmaları ve kıtalde bulunmaları, güçlerini genişletmek veya daha fazla nufüz sahibi olmak veyahut ganimet elde etmek ya da herhangi bir kimseyi İslam'a girmeye zorlamak için değildi. Bilakis halklarına baskı yapan, onlara gerçeğin sesini duyma özgürlüğü vermeyen tağut, zorba ve müstekbir yöneticilerin sebep oldukları fitneyi ortadan kaldırmak içindi. Bu engeller kalktığında ise (bugünün dünyasında olduğu gibi), artık savaş caiz değildir. Zira Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ Dinde zorlama yoktur. (Bakara/256). Farklı dinlere mensup birçok insan İslam devletinde yaşamaktaydı ve hiç kimse onları, dinlerini değiştirmeye zorlamamaktaydi.

Eğer dini nasslarda, müşrikler ve buna benzer diğer belirli başlıklar altındaki kişilerle savaşma konusu ele alınmışsa, bu, onların bir müşrik olmaları gibi özsel niteliklerinden dolayı değil, aksine İslam ehline saldırmaları ve dinlerini terk etmeleri için onlara baskıda bulunmaları gibi, yaptıkları eylemler baz alınarak verilmiş bir emirdir. Her neyse, konu, uzun bir  söyleşiye ihtiyaç duymaktadır. Yazdığım birçok yazıda bu konuyu ele aldığım için meseleyi oraya havale ediyor çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Muhammed Yakubî

25/12/2014

 

 

SHARE QUESTION

 

OYUN İLE İLGİLİ FETVA (CLASH OF CLANS)

ALLAH’IN ADI İLE

Muhterem Dinî Mercî Şeyh Muhammed Yakubî (Bereketleri Esirgenmesin)

Son zamanlarda akıllı telefonlar ve bilgisayarlarda Clash of Clans adlı bir oyun yaygın hale gelmiştir. Söz konusu oyun gençlerin zamanını çok almakta ve bazı insanlar bu oyunu diğerlerine para karşılığında satmaktalar. Oyun, ordular ve müstahkem kentler inşa etmek ve puan toplamak için diğerlerine saldırmaktan ibaret olan bir strateji olarak özetlenmektedir. Kent puanları arttıkça, fiyatı da artar. Oyuncu aynı zamanda farazi suç karakterlerini de bu oyunlara dahil edebilir. Değerli Zatınızın da bildiği üzere yapılan son bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi, bazı elektronik oyunlar çocuklarda ve ergenlerde agresif eğilimleri güçlendirmektedir. Bununla birlikte bu tür elektronik oyunlara evlerde, spor salonlarında ve kafelerde saatlerce zaman ayrılarak bağımlılığa sebebiyet vermektedir. Çocuk ve ergenlerin sosyal etkinliklerini ve davranışlarını direk olarak etkilemektedir. Buna göre acaba değerli Zatınız, bu tür oyunları oynamayı ve oyun salonlarına gitmeyi caiz görüyor musunuz?  

Lütfen bizi aydınlatınız.

Allah Adı İle

Selamün Aleyküm ve Rahmetüllahi ve Berakatühü

Bu oyunu, nasıl oynandığını ve içerisinde barındırdığı özellikleri araştırdık ve bu oyunun oynanmasına engel teşkil edebilecek birçok şey bulduk. 2003'te yıkılan puttan bu yana bu oyunların zihinlerde ve sosyal, ahlaki, dini ve ekonomik yapı üzerindeki tehlikelerini yayınladığımız birçok konuşmamızda ifade ettik. Zaten tüm bunlar, bu tür oyunların oynanmaması için yeteri derecede engel teşkil etmektedir.

Ebeveynlere çocuklarını bu riskler hakkında eğitmeleri ve davranışlarını genel olarak izlemelerini tavsiye ediyoruz. Aynı zamanda yerel ve merkezi otoriteyi de gerekli yasaları çıkarmaya, kafe ve oyun salonlarının sahipleri hakkında caydırıcı önlemler almaya ve herkesi çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği pahasına da olsa para kazanmayı öncelememeye davet ediyoruz. Allah en büyük yardımcıdır.

Muhammed Yakubî

8 Rabi’ulsani 1437

 

 

 

1 2 3 4 5
Toplam:: 44 | Gösterilen:: 41 - 44

Religious Reference Office

Sheikh Muhammad al-Yaqoubi (as long as it is shaded) Send your question

The holy Najaf